hesabın var mı? giriş yap

  • bu parca tracy chapmani unlu yapmistir yapmasina ama asil onemi parcanin folk muzigi tekrar (60larda oldugu gibi) protest bir cizgiye cekmesidir. elbette yalnizca bir ask sarkisi degildir fast car, icinde bulunulan ekonomik kosullari ve hayat standardini dolaysiz bir bicimde elestirmektedir. muzikal anlamda ise dikkat cekici olan 80lerde, cafcafli synth harikasi (!) eserlerin doneminde bu kadar sade bir muzigin (elbette chapman'in berrak sesiyle birlesince) basariyla ortaya konmus olmasindadir. bu basari da bir grammyle tescillenmistir zaten.

  • "mevlana gibi benim de her lafa verilecek cevabım var.
    amma ve lakin; olay anında değilde gece yattığımda aklıma geliyor sinir oluyorum!:)"

  • *(bkz: aa bu benim lan)

    hatta bu durumu biraz abartmış da olabilirim. keza en geç 1 yıla üniversite bitiyor ve bahsi geçen konuda hala bir ilerleme yok*

    edit: ve üniversite de bitti. hala bir ilerleme yok*

    gelen mesajlar üzerine güncelleme editi: 2 yıldır çalışıyorum (hatta şu anda ilk yıllık iznimdeyim) ve hala bir ilerleme yok*

    çok beklenen final editi: https://www.youtube.com/watch?v=p4egdn90wye (edit: ölü link düzeltildi)

    beklenmedik after credits editi: bitti ya la*

    çok beklenen devam filminin kısa özeti edit: ilk filmin finalinden* 1 yıl bile geçmeden başka bir güzel hanımla bir birlikteliğe başladık. arasını çok anlatmayacağım burada ama şu anda 8 aylık evliliğimizde ikimiz de işimize gücümüze bakarken artık birbirimize yoldaşlık da yapıyoruz bu hayatta **

  • evde sevgiliyle oturulurken, siz ders çalışıp o kitap okurken internetten birşeye bakmak gerekir. benim laptopumu al der. google, wikipedia karıştırılırken çok kullanılanlarda bir blog görülür. sevgilinin bu kadar çok girdiği ve okuduğu blog merak edilir ve aklın bir köşesinde kalır.

    o gittikten ve siz ders çalışmaktan bezmişken, kafanızı dağıtmak için bir bölüm how i met your mother izleyeyim derken blog aklınıza gelir. o bloga girilir ve okunmaya başlanır.

    blogu yazan kişi sevgilinizle aynı müziği dinlemekte, aynı filmleri seyretmekte, aynı konulara ilgi duymakta ve aynı kitapları okumaktadır. cümle yapıları bile sevgilinizinkine benzemektedir. ama yazıların içeriklerini anlayamazsınız. çünkü onları yazan kişi birini çok sevmekte ve sevdiği kişiden çok uzaktadır. ama o yazılar o kişinin okunması için yazılmıştır bilirsiniz.

    derken taşlar yerine oturur. '4 yıldır birlikteyiz ve seni sadece yazları görmekten yoruldum' cümlesi akla sevgilinin yazlıktaki aşkını getirir. '2 yıldır nerede olduğumuzu bilmiyorum' derken son 2 yıllarında açık ilişki yaşadığı hatırlanır. 'eskiden senin istanbula taşındığında oturacağın evi düşünürken şu an onunla ev bakıyorum' yazısının tarihi sizin ev baktığınız tarihlerle aynıdır. 'artık seni unuttum, başkasını öpüyorum' yazmışken yukarıdaki tarih ilk öpüştüğünüz tarihtir. 'senin kot pantolonlarını, siyah tshirtlerini özledim' diye okurken aklınıza size hep renkli elbise giydiğiniz için sitem ettiği gelir. 'senin gülmeni isterdim sense hep somurturdun, o bana hep gülüyor ama senin somurtmanı tercih ederdim' dediğini gördüğünüzde içinizde birşeylerin kırıldığını hissedersiniz.

    ama bunların hiçbiri 'biz seninle bu yola birlikte çıktık, birbirimizi bulduk, kaybettik, kendimizi sınamak için başka yollara girdik, ara sokaklara daldık. durdum seni bekledim. ben seni bekledikçe sen uzağa gittin. bende yanıma başka bir misafir aldım, saptığım yollara onla devam ediyorum. birlikte devam edebilmemiz için başka yollar öğrenmemiz, başka misafirler tanımamız lazım biliyorum. tekrar ana yola çıktığında haber ver, yanında olmak istiyorum' diye yazdığını görmek kadar sizi incitmez, üzmez. siz onu anayolunuzda birlikte olduğunuz kişi olarak düşünürken siz onun için ara yollardaki misafirsinizdir.

    o anda anlarsınız. sevgilim dediğin sevgilin değildir. eski sevgilisi ise onun için eski değil her daim sevgilisidir.

    edit: yıllardır bu entry ile ilgili sonra ne oldu tarzından 100'den fazla mesaj aldım o yüzden editleme gereği duyuyorum.

    bu olaydan 1 hafta sonra ben en sonunda bunu köşeye sıkıştırdım ve itiraf ettirdim, sonra da ayrıldım. ayrıldıktan sonra biraz rahatladı bu hıyar, eski sevgilisine geri döndü. eski sevgilisiyle bir süre çıktıktan sonra kız bunu bundan daha iyi eğitimli, iyi maaşlı biri için terk etmiş. ayrıldıktan 1 yıl sonra bana tekrar deneyelim gibisinden yazdı, buluştuk, oturduk, konuştuk ve baktım bunun kafa hala o kızda, kızı sinir etmek için bana yazıyor gene reddettim. hoş o zamanlar yaptıklarıyla beni çok üzmüştü, o yüzden aklı o kızda olmasa bile reddederdim. son duyduğuma göre okyanus aşırı bir yerlere taşınmış, tüm arkadaşlarını hayatından silmiş. the end.

  • erdoğan'in diger siyasi parti baskanlarina nazaran oldukca farkli ve ilgi ceken hitabet sekli ile ilgili okudugum bir yazinin detaylaridir.

    "erdoğan, genellikle kılıçdaroğlu ve bahçeli’den daha başarılı bir hatip olarak algılanıyor. aslında bu algıyı yaratmak için erdoğan 6 altın kuraldan şaşmıyor..

    1.kısa kısa bölümler
    erdoğan konuşmalarını, kısa bölümlere ayırıyor. her bölümde çok uzatmadan farklı bir konu işliyor. bu bölümlerde hem yeni ve ilginç, hem eski ve tekrar sayılabilecek konular seçiyor. önceliği ilgi çekebilecek olumlu başlıklara veriyor (örneğin “nuri bilge ceylan’ın altın palmiye ödülü aldı tebrik ettik” gibi veya o vilayetin gurur duyacağı bir konu gibi). daha sonra “başörtülü kızlarımıza baskı yaptılar” gibi olumsuz ve tekrar sayılabilecek konuları orta ve son bölümlerde aralara alıyor.

    2.aktüalite repertuarı
    seçtiği ilginç konular konusunda repertuarı çok geniş tutuyor. bu dinleyiciye “acaba ne diyecek ?” sorusunu sorduruyor. dinleyici bir aktüalite programı izliyor duygusuna kapılıyor. konular hürrem sultan dizisinden, 1. dünya savaşının yıldönümüne, gezi olaylarından, taksim meydanı’nın nasıl düzenlenmesi gerektiğine, yerli uçak yapımından, gençlerin nasıl davranması gerektiğine çeşitlilik gösteriyor. sadece konular ilginç olmuyor. içinde en az bir çarpıcı “haber başlığı” oluyor. bu gazetecinin işini kolaylaştırıyor.

    oysa rakipleri genellikle tek bir konuyu, yani akpyi eleştirmeyi seçiyor. bahçeli ve kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan konuşmaları neredeyse hep aynı başlıklarla çıkıyor. bahçeli için “bahçeli’den çok sert sözler” ve “kılıçdaroğlu akp’yi eleştirdi” gibi. içinizden bu haberleri tıklamak görüntülemek gelir mi?

    3. hipnotik kalıp
    konuşmalara önce kimsenin karşı çıkamayacağı bilgiler vermekle başlıyor. “örneğin nuri bilge ceylan altın palmiye ödülünü aldı” veya “1. dünya savaşı bundan 100 yıl önce başladı gibi”. bu bilgiler itici olmuyorlar. kimsenin itiraz edemediği bu somut, tartışılmaz bilgiler, bilinçaltında erdoğan’a güven duygusu uyandırıyor.

    sonra konuya akp’nin olumlu katkılarını ekliyor. bilinçaltı “madem bir evvelki bölüm doğruydu, bu bilgiler de doğrudur” diye tepki veriyor.

    buradan muhalefete sorulara geçiyor. “siz bu konudaki hatanızı kabul edebilir misiniz?” veya “seçimi kaybetsen istifa edecek misin?” gibi. burada dinleyici bu soruların cevaplarının “hayır” olduğunu varsayıyor. çünkü bir evvelki bölümde erdoğan’a güvenmiş.

    erdoğan kapanışı da hipnotik komutlarla yapıyor. bu komutlar “siz yapacaksınız” şeklinde değil “bizler şöyle yapacağız” şeklinde oluyor. başından beri kafasında “bu doğru” diyen dinleyici kapanış komutlarına uymayı da hipnotik olarak kabul ediyor. dinleyicinin bilinçaltı sadece komutu değil aynı zamanda biz diye hitap edildiği için akp ile bir bütün olduğu fikrini de sorgusuz kabul ediyor.

    4. değişen ruh hali

    kemal kılıçdaroğlu konuşmalarında hep sınıfını sakince azarlayan bir öğretmen gibi konuşuyor. genellikle “ya olabilir mi bu kadar kuralsızlık” mesajı monoton bir şekilde süreklilik gösteriyor. devlet bahçeli ise monoton bir şekilde “nutuk” stili konuşuyor. oysa erdoğan’ı dinlerken sanki “damdaki kemancı” yı izler gibi oluyorsunuz. kah sinirleniyor, kah alaycı oluyor, kah ciddileşiyor. sahnede sık sık yer değiştiriyor ve sıkça kollarını kullanıyor. kulaklarınız dinlerken gözleriniz de meşgul oluyor. bu çeşitlilik de konuşmayı ilginç hale getiriyor.

    5. halkın dili
    erdoğan’ın cümleleri bu ülkenin çoğunluğunun kahvede, takside kullanacağı deyimlerden cümlelerden oluşuyor. “madem yapamıyorsun o zaman konuşamayacaksın kardeşim” veya “bu adam değil ülkeyi yönetmek keçi bile güdemez” veya “ölmüştür gitmiştir” gibisinden. erdoğan’ın her iki rakibinin konuşmasını bir kahvede hayal bile edemezsiniz. doğal kaçmaz.

    6. geleceğe dair umut

    belki de erdoğan’ın konuşmalarının en önemli özelliği umut. her ne kadar gezi’yi, paralel devleti, israil’i eleştirse de erdoğan dinleyiciye geleceğe dair umut veriyor. bu ülke kalkınıyor. terör bitiyor. ülke daha demokratik oluyor. dünya’da saygı görmeye başlıyoruz şeklinde. oysa rakipleri “durum çok vahim ve hatta daha da kötüye gidiyor” fikrini işliyor. sizin ruhunuz umudu mu, kasveti mi tercih eder?

    sonuç olarak hem kılıçdaroğlu, hem bahçeli hitabet konusunda amatörlükten vazgeçmeli. önemli misyonu olan liderlerin eksik yönlerinin farkında olmaları, düzeltmek istemeleri lazımdır. bu iş yetenek meselesi değildir, profesyonelliği istemek meselesidir.

    belki bu yazıyı paylaşırsanız, onların yakınlarında biri kendilerini bu bilgileri münasip bir dil ile anlatır.

    ahmet tamtekin"

  • çalıştığım yere dünya güzeli bir tekir geliyor. mama verdik, sevdik ettik derken, abarttık içeri aldık. ben zaten dış kapının yakınındayım. hayvancık her sabah beni bekliyor, benimle ofise girip bütün gün yanımda yatıyor. akşam da benimle çıkıp beni yolcu ediyor. iki gıdım mama verdim ama yüzüme öyle bir bakıyor, ellerime yüzünü öyle bir sürüyor ki, içimi acıtıyor. ofisin diğer bölgelerine gitmeyi bile denemiyor, sadece ben gidersem arkamdan geliyor. tuvalete gidiyorum peşimde, mutfağa gidiyorum peşimde, masaya döndüğümde gene kıvrılıp yanıma yatıyor. iki damla su, azıcık mama, arada uzanıp başını okşuyorum, bütün yaptığım bu, ama sevilmekten öleceğim.

    efenim resim isteyenler için buyurun şirin hanım:
    http://i.hizliresim.com/pbrm1q.jpg
    http://i.hizliresim.com/ml6872.jpg

    ayrıca;
    (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)

    not: havalar soğuk pisicikleri de unutmayın yardımlarınızda.

    büdüt: nazar değdi efendim, küçük patron kediyi istemediği için dışarı attık. sebep: çok dolaşıyormuş. başlarda sakin sakin yatıyordu alıştıkça her normal kedi gibi gezmeye başladı. neyse ne diyeyim ki? acı olan ise bana kediyi istemediğini açık açık söylemeyip hayvanı tutup paldır küldür sokağa atması oldu.

  • yapamadığımdır.

    aklım o mesajda kalıyor arkadaş.karşımdaki nasıl bu kadar manyakça geç yazabiliyor anlamıyorum.mal sanki dünyayı yönetiyor.

    geç yazan insanlar için en güzel temennim 'umarım ölmüştür.'

    debe editi: bir anlik sinirle yazilmis entryme destek vererek yalniz olmadigimi hatirlatan herkese tesekkurler efenim.

    mesajlariniza erkenden cevap alabilmeniz dilegiyle.

  • o ana kadar sohbetin yağ gibi akması durumunda daha çok koyan hadise. şakalı esprili giden sohbet birden "aynen", "hımm" gibi sohbet sikici kelimelere evrilir ve ardından da kızın cevapları kesilir. er kişinin gözleri bulutlanır, başı öne eğilir... daha fazla devam edemicem.

  • geçen hafta iş meselesi sebebiyle gittiğim ülke. tam toplantıdayken, masadaki tüm almanların tırnaklarına baktım ve eciş bücüş, kemirilmiş gibiydi. daha sonra etrafımdaki almanlara da baktım, onlarınki de aynıydı. dayanamadım sordum. dedim tırnak makaslarınız, dünya standartlarından farklı mı?

    das hayır dedi masadaki iş ortağımız alman. peki dedim tırnaklarınız neden böyle kemirilmiş gibi? biz dedi dostum, her gece kıskançlıktan tırnaklarımızı kemirerek uyuruz. kimi kıskanıyorsunuz dedim.işte o an, tüm restoran ayağa kalkıp istiklal marşı okudu. o kadar gururlandım ki, ağladım be sözlük.

  • microsoft'un yeni konsolu. on siparisim ayin 12'sinde geldi. bu surede yeterince deneme firsatim oldu. evde ps4 ve switch var. yanlarina yeni bir konsol daha eklenmis oldu.

    pozitif yonler:

    + game pass kutuphanesi. oncelikle bu olay tum oyun severler tarafindan takdir edilmeli. konsol game pass ile onceki nesillerin oyunlari ile beraber geliyor. bu sayede direkt denedigim oyunlar gears 5, star wars jedi:fallen order, outer worlds, ori and the will of the wisps.

    + boyutu bence ideal. tasarim basit ama sik. elbette bu kisisel tercih. ps5 ile konsolda cok sahane ozellestirmeler yapilmis, xbox tasarim nedeniyle pek ozellestirmelere acik degil. diger konsollar ve tv ile guzel bir sekilde kaynasiyor, goz yormuyor.

    + ps5 dual sense i denemedim ama controller ps4 controllerindan cok daha ergonomik geldi. boyutu ideal, kalem pil ile calismasi bence daha iyi.

    + yukleme sureleri cok iyi. bu ps5 'de de gordugum kadariyla cok iyi. oyuncular bu konuda gercekten buyuk bir iyilesme ile karsi karsilar. eskiden yukleme surelerini turlu aktivite ile doldururken , simdi 10 saniye civari bekleyince uzun geliyor. reddit'teki su post gercek .

    + konsol inanilmaz sessiz ve hic isinma problemi ile karsilasmadim.

    + ps5'e gore donanimsal olarak bir miktar daha kuvvetli ancak bunu henuz gosterebilecekleri bir oyun yok. xbox, ps5 ten farkli olarak amd'nin rdna-2 mimarisini tamamen destekliyor. gelistiriciler bu gelistirme dilini tamamen kavradiktan sonra oyunlar arasindaki gorsel fark artabilir. su an icin belirgin bir fark yok.

    + xbox vrr, 2k, dolby atmos, dolby vision desteklerken, ps5 su an icin bunlari desteklemiyor.

    + quick resume cok iyi. bazi oyunlarda su an sikintili calissa da cok sahne ozellik. oyunlar arasi gecis icin bekleme yok. konsol acilir acilmaz oyuna kaldiginiz yerden devam edebiliyorsunuz.

    + project xcloud ile cloud gaming de ilerleyen donemlerde xbox'a gelecek.

    eksileri:

    - exclusive oyun sanirim hicbir zaman olmayacak. oyunlarin tamami pc icin de cikacak.konsol kolayliktir ama iyi bir bilgisayariniz var ve ugrasmayi da seviyorsaniz, xbox almaya sizin icin gerek yok.

    - ilk cikisinda konsolun gucunu gosterecek hicbir oyun yok. ps5'de en azindan ek paket gibi de olsa miles morales ve dual sense'i tanitan astro's rom var. ilerleyen donemlerde ben bu acigin kapanacagini dusunuyorum. xbox surekli yeni yapimcilari kadrosuna katiyor ve kutuphanesi de gelisecektir. ps5 exclusive oyunlarina yakin bir oyun cikarabilecekler mi gorecegiz.

    - xbox controller iyi ama yeni nesilde sony'nin dual sense ile yaptigi inovasyona benzer seyler gormek guzel olurdu.

    - microsoft'un sacma sapan isimlendirmesi. xbox series x 'i , xbox one ile karistiran cok fazla kisi var. elbette oyuncu kitlesi bu farki biliyor ama cocuklarina hediye almak isteyen ebeveynler, konsol ile yeni tanisanlar bu ikisini karistiriyorlar.

    - xbox series s bana gore bir hata. arada ciddi bir performans farki var. project xcloud geldiginde bir miktar daha alinabilir ancak su an paraniz varsa series x cok daha dogru bir secim.

    elbette baska arti ve eksileri vardir. benim tercihimde elimde ps4 olmasi ve game pass uygulamasi etkili oldu. ps5'in gucunu gosterecek oyunlara en az 1 yil daha var ve ayni oyunlar ps4 icin de cikacak. sony buyuk ihtimal vrr vs destekli bir pro/slim modelini o donemlerde cikartir. o zaman almayi dusunuyorum.

    ozetle, ps5 ve series x de cok guzel aletler. bence hangisini alirsaniz pisman olmazsiniz. benim tercihim xbox oldu ve pisman degilim.